28 Şubat 2009 Cumartesi

HER ŞEY' E RAĞMEN ASLA SEVMEKTEN VAZGEÇMEDİ !...


GERÇEK SEVGİ

Dünya’da sevilmek istemeyen kişi yok gibidir" diye başlıyor, Masumi Tayotome. "Ama sevgi nedir, nerede bulunur, biliyor muyuz?" diye soruyor. Sonra anlatmaya başlıyor.

"Sevgi 3 türlüdür!..

Birincinin adı "Eğer" türü sevgi!..
Belli beklentileri karşılarsak bize verilecek sevgiye bu adı takmış yazar...
Örnekler veriyor;
Eğer iyi olursan baban, annen seni sever.
Eğer başarılı ve önemli bir kişi olursan, seni severim.
Eğer eş olarak benim beklentilerimi karsılarsan seni severim.
Toyotome "En çok rastlanan sevgi türü budur." diyor.
Bir şarta bağlı sevgi...Karşılık bekleyen sevgi...
"Sevenin, istediği bir şeyin sağlanması karşılığı olarak vaat edilen bir sevgi türüdür bu" diyor yazar...
"Nedeni ve şekli bakımından bencildir. Amacı sevgi karşılığı bir şey kazanmaktır." Yazara göre evliliklerin pek çoğu "Eğer" türü sevgi üzerine kurulduğu için çabuk yıkılıyor. Gençler birbirlerinin o anki gerçek hallerine değil, hayallerindeki abartılmış romantik görüntüsüne aşık oluyor ve beklentilere giriyorlar. Beklentiler gerçekleşmediğinde, düş kırıklıkları başlıyor. Sevgi giderek nefrete dönüşüyor. Ve maalesef en saf olması gereken anne baba sevgisinde bile "Eğer" türüne rastlanıyor. Fakat aslında insanlar "Eğer" türü sevginin üstünde bir sevgi arayışı içindeler...

İkinci türe geçiyoruz. "Çünkü" türü sevgi...
Toyotome bu tur sevgiyi söyle tarif ediyor;
"Bu tür sevgide kişi, bir şey olduğu, bir şeye sahip olduğu ya da bir şey başardığı için sevilir. Başka birinin onu sevmesi, sahip olduğu bir niteliğe ya da koşula bağlıdır. "Örnek mi?..
"Seni seviyorum. Çünkü çok güzelsin / yakışıklısın!"
"Seni seviyorum. Çünkü o kadar popüler, o kadar zengin, o kadar ünlüsün ki.."
"Seni seviyorum. Çünkü bana o kadar güven veriyorsun ki.."
Yazar, "Çünkü" türü sevginin, "Eğer" türü sevgiye tercih edileceğini anlatıyor. "Eğer" türü sevgi, bir beklenti koşuluna bağlı olduğundan büyük ve ağır bir yük haline gelebilir. Oysa zaten sahip olduğumuz bir nitelik yüzünden sevilmemiz, hoş bir şeydir, egomuzu okşar. Bu tür, olduğumuz gibi sevilmektir. İnsanlar oldukları gibi sevilmeyi tercih ederler. Bu tür sevgi onlara yük getirmediği için rahatlatıcıdır.
Ama derin düşünürseniz, bu türün,"Eğer" türünden temelde pek farklı olmadığını görürsünüz. Kaldı ki, bu tür sevgi de, yükler getirir insana...İnsanlar hep daha çok insan tarafından sevilmek isterler. Hayranlarına yenilerini eklemek için çabalarlar.
Sevilecek niteliklere onlardan biraz daha fazla sahip biri ortaya çıktığı zaman, sevenlerinin, artık ötekini sevmeye başlayacağından korkarlar. Böylece yaşama, sonsuz sevgi kazanma gayretkeşliği ve rekabet girer.
Ailenin en küçük kızı yeni doğan bebeğe içerler.
Sınıfın en güzel kızı.yeni gelen güzel kıza içerler.
Üstü acık Bmw'si ile hava atan delikanlı, Ferrari ile gelene içerler.
Evli kadın kocasının genç ve güzel sekreterine içerler.
"O halde bu tür sevgide güven duygusu bulunabilir mi?" diye soruyor yazar.
" "Çünkü" türü sevgi de, gerçek ve sağlam sevgi olamaz" diyor.
Bu tür sevginin güven duygusu vermeyişinin iki ayrı sebebi daha var...
Birincisi; "Acaba bizi seven kişinin düşündüğü kişi miyiz" korkusu...Tüm insanların en az iki yönü vardır. Biri dışa gösterdikleri..Öteki yalnızca kendilerinin bildiği..."İnsanlar sandıkları kişi olmadığımızı anlar ve bizi terk ederlerse ”korkusu buradan doğar.
İkincisi de; "Ya günün birinde değişirsem ve insanlar beni sevmez olurlarsa.." endişesidir.
Japonya'da bir kuru temizleme dükkanında çalışan dünya güzeli bir kızın yüzü, patlayan kazan yüzünden parçalanmış. Kız fena halde çirkinleşince, nisanlısı nisanı bozup onu terk etmiş. Daha acısı, aynı kentte oturan anne ve babası, onu artık ziyarete bile gitmemişler...Sahip olduğu sevgi, sahip olduğu güzellik temsili üstüne bina edilmiş olduğundan bir günde yok olmuş. Güzellik kalmayınca sevgi de kalmamış. Ve kız bir kaç ay sonra kahrından ölmüş...
Japon yazar "Toplumlardaki sevgilerin çoğu "Çünkü" türündendir ve bu tür sevgi, kalıcılığı konusunda insanı hep kuşkuya düşürür."diyor.
Peki o zaman, gerçek sevgi, güvenilecek sevgi ne?

"Üçüncü tür sevgi, "Rağmen" diye adlandırdığım türdür." diyor yazar.
Bir koşula bağlı olmadığı için ve karşılığında bir şey beklenmediği için,"Eğer" türü sevgiden farklıdır bu..Sevilen kişinin çekici bir niteliğine dayanıp, böyle bir şeyin varlığını temel olarak almadığından, "Çünkü" türü sevgi de değildir bu..
Bu üçüncü tür sevgide, insan "bir şey olduğu için" değil, "bir şey olmasına rağmen" sevilir. Güzelliğe bakar mısınız?.."Rağmen" türü sevgi..!
Esmeralda, Qusimodo'yu dünyanın en çirkin, en korkunç kamburu olmasına "rağmen" sever. Yakışıklı ve zengin delikanlı da Esmeralda'ya çingene olmasına "rağmen" tapar!..Kişi dünyanın en çirkin, en sefil, en zavallı insanı olabilir. Bunlara "rağmen" sevilebilir. Tabii bu sevgiyle karşılaşması şartı ile..
Burada insanın, iyi, çekici, başarılı ya da zengin bir konum edinerek sevgiyi kazanması gerekmiyor. Kusurlarına, cahilliğine, kötü huylarına ya da kötü geçmişine "rağmen" olduğu gibi, o haliyle sevilebiliyor kişi.
Bütünüyle çok değersiz biri gibi görünebiliyor ama değerli gibi sevilebiliyor. Japon yazar "Yüreklerin en çok susadığı sevgi budur.'diyor. "Farkında olsanız da, olmasanız da, bu tür sevgi sizin için yiyecek, içecek, giysi, ev, aile, zenginlik, başarı ya da ünden daha önemlidir."
"Bugün yaşamınızı sürdürebilmenizin nedeni "Rağmen" türü sevgiyi şu anda yaşıyor olmanız ya da bir gün bu sevgiyi bulacağınıza inancınızdır."
Kendi dışınızdaki birine, ''seni sadece sen olduğun için SEVİYORUM'' diyebiliyorsanız siz gerçek sizi bulmuşsunuzdur.....